Kendimi Yargılarken

Konu konuyu açtı ve bir tartışmaya tutulduk. Beni yapamadığım şeyler için suçlarken habire nedenlerimi ve nasıllarımı açıkladım durdum. İkna olmadı.
Bu etten kemikten örülmüş kafesin tek sorumlusu olmayı ben istemişim gibi beni yargıladı durdu...
Halbuki bende istemez miydim bir kenardan seyredip, her şeye karışmayı ve sonuç ne olursa olsun kendime pay çıkarmadan konudan sıyrılmayı. 
Evet evet yaptığı tam olarak bu. Gitmek isterim neden gidiyorsun, gitsen ne olacak, nasıl gidebilirsin ki gibi bir sürü soruyla ya yolumdan çevirir ya da şüpheye düşürür. Yanlış anlaşılmasın bu şüphe yola dair değildir asla. Çünkü yalnızca kendime dair şüpheler yaratmama izin verir.
Çok hevesle bir işe kalkışırım bu defa daha baskın, daha kırıcı olur. "Saçmalama" der en çok. Bilir benim özgüvenimi nasıl yaralayacağını. 
Bazen başaramaz ve girişirim bir hayale, tutarım ucundan hayatın yine eksik olmasın her adımda yoklar beni. Önce ince bir alay yayılır vurgularına, her adımda artar etkisi. Tabi galip geldiğim ve tamamladığım hayallerde olur. Onun bütün gölgesine rağmen bir pırıltı baş gösterir gözbebeklerimde, sessizce çekilir kenara susar bir süre.
Sonra başlar yine kafamın içinden bilincimin ağlarına sızmaya. 
Evet o benim kaygılarım, kuruntularım, avuntularım iç benliğim ya da kafa sesim. Ama çevremde bazen bunları başkalarının hayatlarına yapabilen insanlarda görüyorum. Ne acı ki şükür sebebim oluyor o zaman bunun sadece kafamın içinde karşılaştığım bir baskı oluşu. 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İyi Çocuklarız Aslında

Kendimce