Kayıtlar

İyi Çocuklarız Aslında

Yetersiz hissetmek sanırım en zoru. Ne yaparsanız yapın size güvenen birinin olmayışı belki de. Ve sizin bitmek bilmeyen memnun etme çabanızın getirdiği yorgunluk. Sanırım buna "İyi çocuk olma eğilimi" de deniyor. Mesele iyi çocuk olmak değil maalesef. Mesele hata yaparsak sevilmeyeceğimize inanmamız. Ufacık bir şevkat, biraz sevgi için karşımızdakine sınırsız konfor sağlama çabamız.  Peki bu nasıl mı oldu? Her şey çocukluğumuzda başladı sanırım. Ufacık yüreğimizde bir kırıklık ile düşündük ve dedik ki sevilmek için bunu yapmalısın. Çünkü koşulsuz sevgi ve güveni bilmiyorduk. Belki yapamadığımız şeyler için suçlandık belki yetemedik işte. O yüzden istediğimiz şeyleri dile getiremiyoruz. Çoğunluğa uymak daha risksiz. En yakınım dediğimiz insanlara bile gerçek düşüncelerimizi gerçek zevklerimizi söyleyemeyecek kadar kırık kanatlarımız. "Olur ben hallederim." "Aynen" "Bana uyar." "Farketmez." Fazla iyi çocuklarız aslında🖤

Kendimce

 Zamanında vazgeçebilmek ne büyük bir lütuf. Vazgeçmek demiyorum bakın bu eylemi zamanında yapabilmekten bahsediyorum.  Hayatınıza dair bir işten, arkadaştan, alışkanlıktan ya da en basiti bir eşyadan zamanında vazgeçebilmek. Elbet size zararı olan her şey bir şekilde hatanızdan çıkar. Fakat burada verdiği hasar sizin maruz bıraktığı süre de çok önemli.  Kendimden örnek vermem gerekirse ben bu konuda kötü ya da iyiyim diyemem çünkü ben bu durumu yaşamamak için o işe hiç girişmeyen, o arkadaşı ile sınırları olan ya da o kendini alışkanlıklardan uzak tutan o tipim. Cesaret etmediğim şeylerin pişmanlıkları ile doludur genelde içim. Pişmanlıklarımın beni harekete geçirmesine engel olan ise içimde bir yerlerde evinden uzaklaşmadan oynayan, kurallara daima uyan o çocuk. Onun kendini güvende hissediyor oluşu tek tesellim. "Doğru değişkendir, bakış açıları yanıltıcı, korku bir etkendir ve cesaret korkuların sizi tamamen kuşattığı anda gelir." O zaman ben kendim için bir liste oluştur

Kendimi Yargılarken

Konu konuyu açtı ve bir tartışmaya tutulduk. Beni yapamadığım şeyler için suçlarken habire nedenlerimi ve nasıllarımı açıkladım durdum. İkna olmadı. Bu etten kemikten örülmüş kafesin tek sorumlusu olmayı ben istemişim gibi beni yargıladı durdu... Halbuki bende istemez miydim bir kenardan seyredip, her şeye karışmayı ve sonuç ne olursa olsun kendime pay çıkarmadan konudan sıyrılmayı.  Evet evet yaptığı tam olarak bu. Gitmek isterim neden gidiyorsun, gitsen ne olacak, nasıl gidebilirsin ki gibi bir sürü soruyla ya yolumdan çevirir ya da şüpheye düşürür. Yanlış anlaşılmasın bu şüphe yola dair değildir asla. Çünkü yalnızca kendime dair şüpheler yaratmama izin verir. Çok hevesle bir işe kalkışırım bu defa daha baskın, daha kırıcı olur. "Saçmalama" der en çok. Bilir benim özgüvenimi nasıl yaralayacağını.  Bazen başaramaz ve girişirim bir hayale, tutarım ucundan hayatın yine eksik olmasın her adımda yoklar beni. Önce ince bir alay yayılır vurgularına, her adımda artar etkisi. Tabi g